Ana içeriğe atla

Toplumsal Baskı

 TOPLUMSAL KURALLARA NEDEN BAĞLIYIZ ?

         Toplumsal kurallar nelerdir ? Hayatımız neden onlara bağlıdır ? Toplum ne der, toplum kaygısı neden oluşur ? Toplum insanın daha kolay ve rahatlıkla yaşaması için oluşmuştur diyebiliyorsak toplum insan üzerinde neden görünmeyen bir baskı uyguluyor ?


          Bir toplumun düşünemediği ya da yapamadığı bir şeyi başkasının yapıyor olması onun ötekileştirmesini sağlar mı ? Örneğin, dini sorgulayan birinin dine inanan insanlara aklındaki soruları sorması onun 'dinsiz' olarak nitelendirmesini doğru kılar mı ? Kabul etsek de etmesek de; inansak da inanmasak da bunu günlük hayatımızda birçoğumuz yapıyor. Peki sözgelimi neden yapıyoruz ? Toplumun kurallarını insanlar oluşturur. İnsanlar kendine kötülük yapmak istemez. Sonucunda kendimizi kötü etkileyen ve özgürlüğümüzü kısıtlayan örf, adet ve geleneklerin olması bizi birbirimizden uzaklaştırmaz mı ?   


          Şimdi toplumsal kuralların olmadığı bir toplumu düşünün. Herkes özgür bir biçimde istediği her şeyi yapabiliyor. Bunu hayal edebildiniz mi ? Düş diyorum çünkü bunu ancak hayal edebiliriz. Gerçek olması mümkün mü ? İnsan aileyi oluşturur. Aileler ve kişiler toplumu oluşturur. Toplumun gözle görülmeyen kuralları da bu süreçte meydana gelir. Sizce toplumun kuralları değişiyor mu ? Toplum kendini yeniliyor mu ? Örneğin, bizler farklı bir kuşağız bundan önceki kuşakların kuralları değiştirebilir miyiz ya da değiştirdiğimiz zaman yine toplumsal bir baskı yaşayabilir miyiz ? Günümüzde eski kuşakların anladığı saygı onlara cevap vermemek ama gerçekten saygı cevap vermemek mi ? Günlük hayatta neden saygı çerçevesinde gibi kelime öbekleri kullanırız ? O zaman saygı burada cevap vermemek yerine güzel, üsluplu, terbiyeli bir şekilde olarak kullanılır. Bu açıdan baktığımız zaman ''bizden önceki nesillerin kendi içlerinde çeliştikleri'' çıkarımını yapabilir miyiz ? Nesiller, toplumlar ya da ülkeler her daim değişir. Çünkü, insan değişen bir varlıktır. İnsanın hücresi her 7 - 10 sene arasında değiştirir. Bu durumda bir ülkede çarlık rejimi desteklenirken bir 10 sene sonra komünist rejim desteklenebilir. Yani bu durumda ne kadar değişmedik dersek de değiştik hem de fazlasıyla...
          Örneğin Camus'un yazdığıı Yabancı romanında bile karakter mahkemede yargılanıyor. Ancak bu yargılanmada kişinin annesinin ölümünde ağlayıp ağlamadığı soruluyor. Kişi ağlamadığını söyleyince toplum bunun yanlış karar olduğunu düşündüğü için kişi daha fazla ceza alıyor. (Albert Camus / Yabancı adlı kitabın eleştiri yazısına isterseniz bakabilirsiniz, https://yigitefeunal.blogspot.com/2022/02/albert-camus-yabanci-elestiri-yazisi.html
           Duygularımız bile toplumun  normları tarafından belirlenmekte. Yani ağlayan bir kişi güçsüz, mutlu bir kişi güçlü olarak kafamızda bulunmakta. Çocukların oynadığı oyuncaklar, renkler erkek / kız olarak ayrıştırılmakta toplum tarafındaki bireyler tarafından. Daha yeni dünyaya gelmiş çocuklar ayrıştırarak hayata başlatıyoruz... MAVİ... PEMBE...
          Şunu da unutmamalıyız ki toplumu etkilemek egonu tatmin eder, kendini etkilemek hayatını etkiler. Toplumun bizi etkilemesi gerekir bizim toplumu değil...

          İnsan toplumsal kurallara kendini çok bağlamamalıdır. Eğer bağlarsa artık toplum için insan yaşamış olur. İnsan toplum için yaşamalı mıdır ? İnsan kendi özgürlüğünü devletler kurarak sınırlar ve devletlerim ona özgürlük verdiğini düşünüp hakkını savunur. Aslında dünyadaki sistemin bizlere neler yaşattığının bir göstergesi özgürlük meselesi...
          Toplumun faydasının olmadığını söylemekte yanlıştır. Çünkü dünyamız toplumların beraberliği ile bir yerlere gelebilmişiütir. Benim amacım toplumun farklılaştırmasını engelleyerek daha yaşanılır bir evren oluşturabilmek. Bu durumu da ancak ,tekrar tekrar söylüyorum, eğitim ile başarabiliriz. Eğitilen bireyler eğitilen dünyayı oluşturabilir. Eğitilmekten korkmayalım, bir insan her şeyi bilemez. Zaten entelektüel seviyesi gelişmiş insanlar ve topluluklar eleştiriye ve eğitime açıktırlar. Mamafih bu durumun da belirli bir süre sonra düzeleceğini unutmamak gerekir. Her şey bir anda gerçekleşemez. Değişimlere hazırlıklı olmalıyız.
          ''BİR KADIN İSTEDİĞİNİ GİYEBİLİR.'' Toplum kadının ya da bireyin ne giyeceğine karışamaz, karışmamalıdır. Devletler özgürlüklerimizi korurken bizleri toplumdan da korumalıdır. Toplum acayiptir. Acayipliği düzeltmek bizim elimizde.... Çünkü; Toplumları bireyler ve aileler oluşturur. Ailelerde bireylerden... Bireylerde eğitimleri oldukça toplumu ve bu döngüde devleti geliştirebilir. :)


          !! UNUTMAYALIM !! ''Toplum baskısının arttığı toplumlar cahil topluluklardır. Çünkü, bir insanı ancak farklılıklarından dolayı ötekileştirenler bağnaz ve gerici düşüncenin köleleridir, sorgulama yetenekleri açılmamıştır.''
                                                       
                                                                      

Destek, talep ve görüşlerinizi yorumlarda belirtirseniz sevinirim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yirmi

-20          20. Bir çocuk bile ilk zamanlar ona kadar saymayı öğrenir, yirmiye kadar saymak zordur onun için. Bizler ise dünyada yaklaşık 20 yıldır ruhumuzla, bedenimizle varız. Ruh için fazla, insan hayatı için kısa sayılabilecek yıl sayısı kadar.           İnsan neden memnun olmaz? Küçükken büyümek, büyürken küçülmek ister. İnsan geri getiremeyeceği ya da durduramayacağını bildiği şeylere etki edemeyeceğini bildiği için memnuniyetsizleşir. Küçük iken büyüyünce her şeyin güzel olacağını, istediğimiz gibi yaşayacağımızı umarak büyüdük. Ama öyle değilmiş.           Bir olgunun belirsiz olması durumu bizi tedirgin eder. Sonucu iyi olsa bile. İnsan önünü, arkasını net bir biçimde görmek ister. Ancak yirmili yaşlar öyle değil. Hayatımızdaki hiçbir şey belli değil. İleride ne olacağımız belli değil. İnsanın bu yaşlarda varoluşsal sancılar çekmesi normal herhalde. Karşısına çok fazla seçenek çıkıyor: mesleği, ilgi ala...

Albert Camus / Yabancı Eleştiri Yazısı

ALBERT CAMUS / YABANCI ELEŞTİRİ YAZISI Yabancı Albert Camus (Fransızca aslından çeviren: Ayça Sezen). İstanbul: Can Sanat Yayınları, Mart 2021, 112 sayfa.           Albert Camus (Fransızca telaffuz: [albɛʁ kamy]; 7 Kasım 1913 - 4 Ocak 1960), Fransız yazar ve filozof olan Camus varoluşçuluk ile ilgilenmiştir ve absürdizm akımının öncülerinden biri olarak tanınır; fakat Camus kendini herhangi bir akımın filozofu olarak görmediğinden, kendini bir "varoluşçu" ya da "absürdist" olarak tanımlamaz. 1957'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanarak, Rudyard Kipling'den sonra bu ödülü kazanan en genç yazar olmuştur. Ödülü aldıktan 3 yıl sonra bir trafik kazasında ölmüştür. Yazar, deneme, roman, hikaye, oyun türünde birçok eserler vermiştir.           Ayça Sezen, İstanbul’da doğdu. Saint Benoit Fransız Lisesi’ni bitirdi. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda tamamladı. Çeşitli yayınevlerinde çalıştı. Halen çevi...

Köpek Kalbi

 Köpek Kalbi   “Tiyatro Eleştiri Yazısı” Kapak Tasarımı: Genco Demirer.          Mihail Bulgakov’un 1925 yılında yazdığı ancak 1987 yılına kadar Rusçada yayımlanmayan Köpek Kalbi adlı kitabı Onur Demircan yönetmenliğinde (ilk oyun) 23 Ocak 2025'te Müze Gazhane'de  uyarlanarak seyircisiyle buluşmakta. Acayiptir ki 28 Ocak'ta ''Cadı Kazanı'' tiyatrosuna da gitmiştim. Oyuncular; Ali Gökmen Altuğ , Cander Çandarlı , İrem Arslan , Onur Şirin .           Şarik , bir sokak köpeğidir. Bir gün üzerine kaynar su dolu tencere dökülür, bir cerrah onu bulur ve evine götürür, iyileştirmeye çalışır. Daha sonra köpeğe bir insanın Türk eyerini ve erkek testislerini nakleder. Bu deneyin sonucunda Şarik insanlaşmaya başlar. Sovyetler Birliği'nde iş bile bulur, yavaş yavaş sosyalist bir vatandaşa dönüşür. Can Yayınları, Köpek Kalbi.           Tiyatro iki saat ve iki perdeden oluşmaktadır. Açıkçası benim ilk uzun t...