Ana içeriğe atla

Muğla Seyahatim

MUĞLA SEYAHATİM

          Muğla nasıl bir şehir diye merak edenler vardır diye düşünüyorum. Muğla'ya seyahat ederken yol nasıl? Kaç saat diye soranlar? İnsanları, denizi nasıl? Oradaki süs eşyaları pahalı mı diye soranlar? Şimdi size anlatacaklarım bu meraklarını ve düşüncelerinizin cevabı olacak.

          Öncelikle biz İstanbul'da yaşıyoruz ama halam ile beraber gideceğimiz için İzmir'e uğramak zorunda kaldık ve hiç durmadan Muğla'ya gitmemiz gerekti. İstanbul-İzmir arası 8 saat desek, Muğla'da İzmir'den 3.30 saat desek yaklaşık 12-13 saat. Çok zor bir yolculuktu. Muğla'ya giderken zaten bir yol var; Virajlı mı virajlı zaten yol virajlı olunca gittiğiniz kilometrenin yarısını gidiyorsunuz. Yani kısacası zor bir yolculuktu. Arabayla git git bitmiyordu ama o Muğla'ya giderken bir manzara var o kadar güzel ki. Deniz masmavi bir dağın tepesinden izliyorsun. Yol kenarlarında çay içmelik yerler var. Manzaraya karşı çayını içiyorsun. Çay da çok pahalı değildi bu arada. Neyse yol sonunda bitti. Biz otel rezervasyonu yapmadan gitmeyi tercih ediyoruz ve orada arıyoruz saatlerce :) :).Gittik hep beraber şu yollarda otel/villa rezervasyon videoları var ya .Biz onları arayarak gidebildik bir villaya. Otelin sahibinin arkadaşı bizi arabayla almaya geldi ve villanın olduğu yere götürdü. Bir an önce havuza ya da denize girmek istiyordum. Bir senenin yorgunluğu atacaktık bir haftada. Her neyse gitti villaya beğendik ve orada kalmaya karar verdik. Bu arada Muğla 3 ya da 4. gidişimizdi bu. Şunu çok açık bir şekilde söyleyebilirim ki Muğla'daki Ölüdeniz'den güzel bir deniz görmedim ben. Masmavi, az da olsa durgun yani ölü bir deniz :):).Sabah gittik Göcek'ten Fethiye'ye. Sabah 7-8 de kalktık ve doğru Ölüdeniz'e. Yolculuk 1-2 saat sürüyor. Sabah gittiğimiz için bazı insanlar balıklar var diyordu. İnsan şaşırıyordu tabiki. Sonra onu söyleyenler sabah kıyılarda balık olduğunu insanları görünce kaçtıklarını söylediler. Ne kadar şaşırtıcı değil mi? Deniz balıklara ait ama biz onları evlerinden kovuyoruz, zorla. Neyse bardağın dolu tarafını anlatacağım. Muğla gerçekten çok güzel bir şehir. İnsanları, rantçıların girmediği doğalar çok ama çok güzel. Özellikle arabayla bir yere gidiyorduk. Nereye gittiğimizi hatırlamıyorum. Ağaçların olduğu bir yol vardı o sıcaklığın altında süzülen yapraklar size gölge yapan dallar...Ne mutluyum ki o duyguları küçük yaşlarımda yaşadım. Şimdi bu yaşadığımız seyahatin güzel tarafı. Şimdi geçiyorum kötü kısma :) biraz kötü çok değil üzülmeyin. Bir koya gittik Göcek'in yakınında ya da Göcek'te idi fakat tam hatırlamıyorum. :) Koya sabah 7'de gittik. Adam yer kalmayacağını söylediği için. Sabahın köründe mangalımızı, yiyeceklerimi falan aldık geldik. Oturduk bir masa sandalyeye. Yemek hazırlıyorduk, mangal yandı, sucuklar atılacak. Bir anda köpekler geldi. Ben de haliyle biraz korktum, küçüğüm. Annem de hem kediden hem köpekten korkuyor. Hadi ikisinide absorbe ettik. Sonra sucuk ekmekler pişti, yiyelim dedik. Bir baktık bu seferde bir sürü arı geliyor üstümüze üstümüze. Bu sefer oturduğumuz yerden kalktık, sahile gittik kendi şemsiyemizin altına oturup yiyelim dedik. Öyle de böyle de yedik. Sonra denize girmeye geldik diye denize girelim dedik. Denize de girince balıklar ısırmaya başladı. Ölüdeniz'deki gibi kalabalıkta değil gittiğimiz koy. Halamı, oraya gelen diğer kişileri balık falan ısırdı. Sonra bir bebek ağlama sesi. Arı ısırmış kolundan...Bebeğe üzüldük, bize de bir şey olacak dedik Allah'tan bana bir şey olmadı.:)Bebeğinde kolundan arı ısırınca kalkın gidiyoruz dedik hep beraber. Kalktık eve gittik. Bir kaç akşam yine Ölüdeniz taraflarına gittik, çarşılarını falan gezik. Bileklik aldım, aile büyüklerine bir şeyler falan alındı ama biraz pahalıydı .Ölüdeniz de dondurma yiyelim dedim 30 tl aldık yedik.1 senin yorgunluğunu çıkarmak için. İşte dediğim gibi paran olursa hayat güzel:):)!UNUTMAYALIM! 'Hayat iyisiyle kötüsüyle bize eğlenceli,üzücü anılar bırakır.Umarım yaşadığınız kötü anılara ilerde gülersiniz.'

          Trabzon, Konya, Ankara, İzmir seyahatlarimden hangi şehri anlatmamı istiyorsunuz. Yorumlara yazın, sıradaki şehir istediğiniz şehir olsun. Görüşmek üzere. Teşekkürler okuduğunuz için:))😁😀

                                               

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yirmi

-20          20. Bir çocuk bile ilk zamanlar ona kadar saymayı öğrenir, yirmiye kadar saymak zordur onun için. Bizler ise dünyada yaklaşık 20 yıldır ruhumuzla, bedenimizle varız. Ruh için fazla, insan hayatı için kısa sayılabilecek yıl sayısı kadar.           İnsan neden memnun olmaz? Küçükken büyümek, büyürken küçülmek ister. İnsan geri getiremeyeceği ya da durduramayacağını bildiği şeylere etki edemeyeceğini bildiği için memnuniyetsizleşir. Küçük iken büyüyünce her şeyin güzel olacağını, istediğimiz gibi yaşayacağımızı umarak büyüdük. Ama öyle değilmiş.           Bir olgunun belirsiz olması durumu bizi tedirgin eder. Sonucu iyi olsa bile. İnsan önünü, arkasını net bir biçimde görmek ister. Ancak yirmili yaşlar öyle değil. Hayatımızdaki hiçbir şey belli değil. İleride ne olacağımız belli değil. İnsanın bu yaşlarda varoluşsal sancılar çekmesi normal herhalde. Karşısına çok fazla seçenek çıkıyor: mesleği, ilgi ala...

Albert Camus / Yabancı Eleştiri Yazısı

ALBERT CAMUS / YABANCI ELEŞTİRİ YAZISI Yabancı Albert Camus (Fransızca aslından çeviren: Ayça Sezen). İstanbul: Can Sanat Yayınları, Mart 2021, 112 sayfa.           Albert Camus (Fransızca telaffuz: [albɛʁ kamy]; 7 Kasım 1913 - 4 Ocak 1960), Fransız yazar ve filozof olan Camus varoluşçuluk ile ilgilenmiştir ve absürdizm akımının öncülerinden biri olarak tanınır; fakat Camus kendini herhangi bir akımın filozofu olarak görmediğinden, kendini bir "varoluşçu" ya da "absürdist" olarak tanımlamaz. 1957'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanarak, Rudyard Kipling'den sonra bu ödülü kazanan en genç yazar olmuştur. Ödülü aldıktan 3 yıl sonra bir trafik kazasında ölmüştür. Yazar, deneme, roman, hikaye, oyun türünde birçok eserler vermiştir.           Ayça Sezen, İstanbul’da doğdu. Saint Benoit Fransız Lisesi’ni bitirdi. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda tamamladı. Çeşitli yayınevlerinde çalıştı. Halen çevi...

Köpek Kalbi

 Köpek Kalbi   “Tiyatro Eleştiri Yazısı” Kapak Tasarımı: Genco Demirer.          Mihail Bulgakov’un 1925 yılında yazdığı ancak 1987 yılına kadar Rusçada yayımlanmayan Köpek Kalbi adlı kitabı Onur Demircan yönetmenliğinde (ilk oyun) 23 Ocak 2025'te Müze Gazhane'de  uyarlanarak seyircisiyle buluşmakta. Acayiptir ki 28 Ocak'ta ''Cadı Kazanı'' tiyatrosuna da gitmiştim. Oyuncular; Ali Gökmen Altuğ , Cander Çandarlı , İrem Arslan , Onur Şirin .           Şarik , bir sokak köpeğidir. Bir gün üzerine kaynar su dolu tencere dökülür, bir cerrah onu bulur ve evine götürür, iyileştirmeye çalışır. Daha sonra köpeğe bir insanın Türk eyerini ve erkek testislerini nakleder. Bu deneyin sonucunda Şarik insanlaşmaya başlar. Sovyetler Birliği'nde iş bile bulur, yavaş yavaş sosyalist bir vatandaşa dönüşür. Can Yayınları, Köpek Kalbi.           Tiyatro iki saat ve iki perdeden oluşmaktadır. Açıkçası benim ilk uzun t...